Ehli Sünnet
Alimlerinin İbn-i Teymiyye hakkındaki Reddiyeleri.
İbni Teymiye : Hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. Ehl-i
sünnete uymayan (Allahü teâlâyı insan suret ve siretinde kabul ettiği için
Kahire kalesinin kuyusuna hapsedildi) yazılarından dolayı Mısır’da
iki defa hapsedildi. 1263 senesinde Harran’da doğup, 1328 de Şam’da kalede
hapiste iken vefat etti.
İbni Teymiye, Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlamamış, tasavvufu
inkâr etmiş, Ehl-i sünnetten ayrılmıştır. Kitapları, kendilerine Selefiyyeci
diyen mezhepsizlere kaynak olmaktadır. Mezhepsizler, onu övmekte, İslam
müceddidlerinin piri demektedirler. İbni Teymiye’nin şaki ve dalalette
olduğu Seyf-ül-Cebbar ve farisi Tâlim-üs-sübyanda da yazılıdır.
Camiul-ezherdeki hanefi âlimlerinden Muhammed Bahitin (Tathir-ül-füad min-denisil
itikad) kitabı,
(Et-tevessüli bin-Nebi ve bis-Salihin),
(Şevahid-ül-hak), (Cevahir-ül-bihar), (Seyf-ül-Cebbar) ve (Tâlim-üs-sübyan)
kitapları, İbni Teymiye’nin dalalete düştüğünü vesikalarla ispat etmektedir.
Hanbeli fıkıh ve hadis âlimi iken mezhepsiz oldu. Ehl-i sünnete uymayan
yazılarından dolayı Mısır’da iki defa hapsedildi. 1263 senesinde Harran’da
doğup, 1328 de Şam’da kalede hapiste iken vefat etti.
İbni Teymiye, Ehl-i sünnet âlimlerinin büyüklüğünü anlamamış, tasavvufu
inkâr etmiş, Ehl-i sünnetten ayrılmıştır. Kitapları, kendilerine Selefiyyeci
diyen mezhepsizlere kaynak olmaktadır. Mezhepsizler, onu övmekte, İslam
müceddidlerinin piri demektedirler. İbni Teymiye’nin şaki ve dalalette olduğu
Seyf-ül-Cebbar ve farisi Tâlim-üs-sübyanda da yazılıdır.
Camiul-ezherdeki hanefi âlimlerinden Muhammed Bahitin
(Tathir-ül-füad min-denisil itikad) kitabı, (Et-tevessüli bin-Nebi ve
bis-Salihin), (Şevahid-ül-hak), (Cevahir-ül-bihar), (Seyf-ül-Cebbar) ve
(Tâlim-üs-sübyan) kitapları, İbni Teymiye’nin dalalete düştüğünü vesikalarla
ispat etmektedir.
İbni Battuta, ibni Hacer-i Mekki, imam-ı Sübki, kendi oğlu Abdulvehhab,
izzeddin bin Cema’a, Ebu Hayyan Zahiri, Zahid-ül Kevseri, Yusuf-i Nebhani, imam-ı Şarani, Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan,
Şeyh-ül-İslam Mustafa Sabri Efendi gibi nice âlimler İbni
Teymiye’ye reddiyeler yazmışlar, dalalet ve küfürlerini açıklamışlardır. Üstad
Necip Fazıl da, (14. asrın irşad kutbu seyyid Abdülhakim Arvasi, “İbni Teymiye dini içinden zedeleyen mülhiddir” buyurdu) diyor.
(Türkiye’nin manzarası)
İslam âlimleri buyuruyor ki:
(Allahü teâlânın, sapıtmasına ilmini sebep ettiği kimsedir.) [İbni Hacer-i
Mekki - Fetava-yı hadisiyye]
(İbni Teymiye öyle bir kimsedir ki, bozuk sözlerine ve
çürük vesikalarına, büyük âlimler cevap vermişler ve düşüncelerinin
çirkinliğini ortaya koymuşlardır. [Şam, Mısır ve Kudüs’de kadılık yapmış olan
şafii fıkıh ve hadis âlimlerinden Muhammed] İzzibni Cemaa, onun için, Allahü
teâlânın dalalete sürüklediği, azdırdığı ve zillet gömleği giydirdiği kimsedir.
İslam âlimlerine ve bilhassa Hulefa-i raşidine karşı ahmakça itirazlarda
bulunmuştur demiştir.) [İbni Hacer-i Mekki - El-cevher-ül-munzam]
(İbni Teymiye’nin sözlerinin kıymeti yoktur. O, dalalettedir ve
Müslümanları dalalete sürüklemektedir. Müslümanların icmasından ayrılmış,
bid’at yolunu tutmuştur. İslam âlimleri, onun dalalette [sapık] olduğunu,
sözbirliği ile bildirdi. Kutbüd-Berdiri, Şerhi Muhtasarda, bunu uzun yazmaktadır.)
[Tahir Muhammed Süleyman - Zahiretül-fıkhil-kübra]
(Kitab-ül Arş onun en çirkin kitaplarındandır. Ona Şeyh-ül-İslam diyenin
kâfir olacağını söyleyen âlimler vardır.) [İmam-ı Sübki] (Nebras haşiyesinde
bildiriliyor.)
(İbni Teymiye’ye uyanın malı ve canı helaldir.) [Miratül-cenan, Nebras
haşiyesi]
İbni Teymiye, Kitab-ül Arş isimli eserinde, “Allah
Arş’ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer
bırakır” diyor. Essırat-ul-müstekim kitabında da, ibni Abbas gibi büyük
sahabilere kâfir demiştir. (Keşfüzzunun)
El-ubudiyyet kitabında ise, Allahü teâlânın ismini zikretmenin
bid’at ve dalalet olduğunu bildirmekte ve tasavvuf âlimlerine çirkin iftiralar
yapmaktadır.
(Arş kadimdir) diyor. (Akaid-i Adudiyye şerhi)
(Şam camiinin minberinden inerken “Allah gökten yere,
benim indiğim gibi iner” dedi.) [İbni Battuta -Tuhfetünnüzzar tarihi]
Abduh’un yetiştirdiklerinden olup, onun yolunda giden
Abdürrazık paşa bile diyor ki:
Vehhabilik, bir bakımdan ibni Teymiye’ye bağlı olduğu gibi, son asrın
müceddidi denilen Abduh’daki dinde reform fikirleri de, ibni Teymiye’ye bağlıdır.
(Kaza namazı kılmak lazım değildir) derdi. Halbuki
dört mezhepte de farzdır.
Cehennem azabı sonsuz olmadığını söylerdi. Kâfirlerin Cehennemde sonsuz
kalacaklarına dair bir çok âyet-i kerime vardır. (Bekara 81, Ahzab 65, Fussilet
28, Zuhruf 74)
(Ömer çok yanılmıştır) diyerek, imam-ı Ahmed’in bildirdiği (Allahü teâlâ,
doğru sözü, Ömer’in dili üzerine koymuştur. hadis-i şerifine karşı gelmiştir. Eshab-ı kiramın çoğu, ictihad ile
anlaşılacak işlerde yanılmış olsa da, onların yanılmaları, ictihadi mesele idi.
İctihadda müctehidin yanıldığı bilinemez. Çünkü ictihad ictihad ile
nakzedilmez. Bunun için, müctehid olan o büyükler tenkit edilemez. Dört
mezhebin ictihadları farklı olduğu halde, benimki doğru diyerek biri ötekini
tenkit etmemiştir.
Sadreddin-i Konevi, İbni Arabi hazretleri gibi tasavvuf büyüklerine de saldırmıştır.
“Gazali’nin kitapları uydurma hadis ile dolu” derdi. (Hadika)
İmam-ı Şarani hazretleri buyuruyor ki:
(İbni Teymiye, tasavvufu inkâr eder, evliyaya, ariflere dil uzatırdı.
Kitaplarını okumaktan, yırtıcı hayvandan kaçar gibi kaçmalıdır.)
[Tabakat-ül-kübra]
İmam-ı Süyuti hazretleri buyuruyor ki:
(İbni Teymiye kibirliydi. Kendini beğenirdi. Herkesten üstün görünmek,
karşısındakini küçümsemek, büyüklerle alay etmek âdeti idi.) [Kam-ul Muarıd]
Muhammed Ali Bey; Hitat-uş-Şam kitabında diyor ki:
(İbni Teymiye’nin hedefi, Luther adındaki papazın
hedefine benzer. Fakat, Hıristiyanlığın reformcusu muvaffak oldu. İslamınki
olamadı.)
İbni Hacer-i Askalani hazretleri buyuruyor ki:
(İbni Teymiye; “Kabri Nebeviyi ziyaret için sefere çıkmak haramdır. [Hz.]
Ali iman ettiği zaman çocuk olduğu için Müslümanlığı sahih
olmadı. [Hz.] Osman malı çok severdi” diyerek eshab-ı kiramın büyüklerine dil
uzattı.) [Ed-Dürer-ül-Kamine]
İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
(İbni Teymiye, Peygamberlerin masumiyetini (günahtan korunmuş olduklarını)
reddetmiştir. Halbuki, masumiyet Peygamberlerin sıfatlarındandır.
Başta Peygamber efendimizin kabri şerifleri olmak üzere eshab-ı kiramın,
velilerin, âlimlerin ve salih Müslümanların kabirlerinin ziyaret edilmesine
karşı çıkmış, bunları şefaate vesile kılmayı da haram saymıştır.) [Fetava-i
Hadisiyye]
İbni Teymiye, Furkan isimli kitabında dini üç kısma ayırmaktadır.
Selefilere göre bu üç prensip vazgeçilmez esaslardır. İslamiyet ancak bu üç
kaide gereğince, aslına uygun olarak bilinebilirmiş. Yoksa İslam pınarını,
etraftan karışmış bulanık sulardan yani mezhep imamlarının ictihadlarından arındırmak mümkün
değilmiş. Çünkü fıkıhçılar, kelamcılar ve tasavvuf ehli, dinin aslına ilaveler
yapmışlar, bu bakımdan din çok genişletilmiş ve içinden çıkılmaz bir hâl
almışmış. Dine yapılan bu ilaveleri çıkarmak gerekirmiş.
Selefilerin sımsıkı bağlandıkları üç prensip şöyle:
1- Münezzel din: Kur’an-ı Kerimden ve sahih kabul ettiği hadis-i
şeriflerden kendi anladıkları.
3- Mübeddel din: Geçmiş dinlerin hükümleri ve uydurma saydığı hadis-i
şerifler.
İbni Teymiye’ye göre, Münezzel dine uymak bütün müslümanlara farzdır. Çünkü
Allahü teâlâ bir müctehidin Kitap ve Sünnetten neyi anladığını bir başka
mükellefe sormaz. Hatta onu mükellef de tutmaz. Herkesi Kitap ve Sünneti
anladığı ölçüde sorumlu tutar. Bu bakımdan herkes, Münezzel din ile amel
etmelidir.
Müevvel dine, tevil edilmiş olana, ictihaddan aciz olan mukallitlere
caizdir. Ama müctehid olanlara bu caiz değildir.
İbni Teymiye’nin selefiye yolunu savunan bütün mezhepsizler, kendilerini
birer müctehid zannettikleri için, mezhep hükümleri onlar için muteber
değildir, Kitap ve Sünnetten anladıklarına tâbi olurlar. Kendilerine selefiyiz
diyen bugünkü mezhepsizler, kraldan çok kralcı olup, İbni Teymiye mukallit halk
için müevvel din ile [mezhep imamlarının hükümleriyle] amel etmeyi caiz
görürken, onlar cahillerin de, mezhep hükümleriyle amel etmesini caiz görmezler,
herkesi Kitap ve Sünnete el atmaya iterler.
İbni Teymiye’nin Mübeddel din diyerek eski dinleri bir kalemde silip atması
caiz olmaz. Çünkü geçmiş dinlerin iman yani inanılacak hususları (yani
amentüdeki esaslar, insanlar tarafından bozulmadan önce) bütün dinlerde aynı
idi. İslamiyet bozulan bu hususların doğrusunu bildirmiş, amele ait hükümlerin
de, hepsini değil bazılarını nesh etmiştir.
Uydurma hadislerle amel edilen bir din yoktur. Uydurma hadis meselesi de
ayrı bir konudur. Bir müctehidin usulüne göre, uydurma sayılan bir hadis, başka
bir müctehidlerin usulüne göre sahih olabilir. İbni Teymiye, aklının almadığı
hadis-i şeriflere hemen uydurma damgasını basmıştır. Fıkıh, kelam ve tasavvufun
ortaya koyduğu hükümleri, usulleri, uydurma hadislerden çıkarıldığı havasını
uyandırmak istemiştir. Onun bu mugalatasına İslam âlimleri gerekli cevaplar
vermiştir.
Mezhepsizler, imamları olan İbni Teymiye’nin
görüşlerine uyar ve onun usulüne uyup Kitap ve Sünnetten ahkam çıkarmaya
çalışırlar. Bunu da gayet normal sayarlar ve buna münezzel din derler.
Biz de mezhep imamımız olan imam-ı a’zam hazretlerinin hükümleriyle amel
edince, onun usullerine uyunca, Allah’ın gönderdiği din ile değil, mezhep
imamlarının çıkardığı din ile amel ettiğimizi söylerler.
İbni Teymiye’ye uyup Kitap ve Sünnete el ve dil uzatan mezhepsizler, bizim de imam-ı a’zama uymamıza ne hakla karşı çıkarlar ki? İbn-i Teymiyye ‘nin Sapık Görüşlerine Deliller
·
·
İbni Teymiyye, Suriye’nin Harran kentinde doğmuştur. Babası ilmi seven ve destekleyen, Hanbelî mezhebinden bir şahıs idi. Babası Moğollar’dan korktuğu için oğlunu Şam’a getirmiştir. Babası vefat ettikten sonra İbni Teymiyye, babasının sayesinde birçok insan tarafından ilgi görmüştür. Çünkü babasının hiç malı yoktu. Bu nedenle insanlar ona sahip çıkıp önem vermişlerdir. İnsanların ona önem vermeye başlamasını ilerleyen yıllarda değerlendirmeye ve kendi kafasına göre fetvalar vermeye başlamıştır.
Daha sonraları İbni Teymiyye büyük âlimler ile tartışmalara girmiştir. Her tartışma sonunda bu davranışından vazgeçiyor ama sonra tekrar tartışmalara girişiyordu. En sonunda Sultan Muhammed İbn-i Kalavun’un emri ile getirildi. Dört mezhebin de büyük âlimleri ile tartıştırıldı. Bu tartışmalar sonunda âlimler onun “Mürted” olduğuna hükmettiler. Bu hüküm üzerine Sultan, onu ömür boyu cezaevine atmıştır.
Muhaddis, Fakih Veliyiddini Iraki adındaki âlim (kendisi hafızların şeyhi olan Zeyneddin Iraki’nin oğludur)” El-Ecvibel
Mardiyye” adlı kitabında İbni Teymiyye için şöyle diyor: “İlmi, aklından büyüktür.” Yani bu kişi ilmi öğrenmiş fakat öğrendiği ilmi hak yolda kullanmamıştır. Bu âlim aynı kitabında yine diyor ki: “İbni Teymiyye 60 meselede icmaya karşı gelmiştir. Bu meselelerin bazıları akaîd ile ilgili bazıları da fürulardadır.” Bunun üzerine onunla aynı zamanda yaşamış olan âlimler ona reddiyeler yazmışlar ve sapık olduğunu açıkça belirtmişlerdir. Bu âlimlerden biri de İmam Hafız Takiyyuddin Ali b. AbdulKafi Es-Subki ‘dir. Bu âlim “Ed-Durra El-Muduyya” adlı kitabında diyor ki: “İbni Teymiyye’nin akaid konusunda çıkarmış olduğu meselelerden dolayı sapmıştır. Yani İslam’ın rükünlerini ve larını bozmaya çalışmadan önce kendini, kitaba ve sünnete tabi olduğunu, hak olana, doğru olana, Cennet’e davet eden biri olarak göstermiştir ama daha sonra hak yola tabi olmaktan çıktı ve bid’atçi olup icmadan uzaklaşıp, icmaya karşı muhalif olduğundan dolayı da Müslümanların cemaatinden sapmıştır. Allâh ve sıfatları hakkında “Cisim ve mürekkeb” olduğunu iddia etmiştir. Yine “Allâh’ın uzuvlara ve parçalara ihtiyaç duyması imkânsız değildir” demiştir ve Allâh’ın sonradan varolan sıfatlarının olduğunu iddia etmiştir.” Bir iddiası da şudur: “Kur’an-ı Kerim’in yaratılmıştır. Bu Kur’an olmadan önce Allâh bunu tekellüm etmiştir. Allâh, dilediği vakitte konuşur, dilediği vakitte de susar.” Onun fikrine göre insanların iradesinde olan şeyler Allâh’ın zatında da olur. Bu kadarı ile yetinmeyerek âlemin ezeli olduğunu, yaratılmışların başlangıcının olmadığını iddia etmiştir. Bu son iki sözünde Allâh’ın ezeli olan sıfatlarının yaratılmış olduğunu ve yaratılmış varlıkların ezeli olduğunu iddia etmiş olur. Bu iki görüşü hiçbir ümmetten söyleyen olmamıştır. Ümmet 73 fırkaya ayrıldığından İbni Teymiyye bu görüşleri ile hiçbir fırkaya girmiş değildir. Kendisine başka grup kurmuş olur. Bu saydığımız meseleler küfür olduğu halde fıkhı konulardaki yanlışlarına göre çok azdır.”
Hafız Iraki’nin şeyhi olan Hafız Ebu Said El-Ala’i, İbni Teymiyye hakkında birçok mesele nakletmiştir. Bunu ise Hafız Muhaddis tarihçi Şemseddin b. Tolon, “Zahair El-Kasr” adlı kitabında bizlere bildirmiştir. Diyor ki: “İmam Ebu Said El-Ala’i, İbni Teymiyye’nin âlimlere, icmaya ve insanlara muhalif olduğu meseleleri nakletmiştir. Bu meselelerin bir kısmi akaid ile ilgili bir kısmı da füru’lardadır. Bazı meseleleri icmaya karşı bazıları da mezhepte güçlü olan görüşlere karşıdır.”
İbni Teymiyye’nin sapık görüşlerinin bazıları şunlardır:
Birinci Mesele – Bazı yaratıkların başlangıcının olmadığını, yani Allâh ile birlikte ezelde var olduklarını iddia etmesidir.
Bu sapık görüşü şu kitaplarda geçmektedir.
1- Muvafakat Sarihil Ma’kul Lisahihil Menkul
2- Minhac es-Sünne e-Nebeviyye
3- Şerh Hadis-i Nüzul
4- Şerh Hadis İmran b. Husayn
5- Nakd Meratibul İcma’
6- Fetaval Kübra
7- Altı Sürenin Tefsir Mecmuası
“Muvafakat Sarihil Ma’kul Lisahihil Menkul” adlı kitabında diyor ki ; “Hadis ehlinin çoğu ve onlara tabi olanlar yaratılmışların aslının yaratılmış olduğunu demiyorlar ancak ezeli olduğunu söylüyorlar.”
“Minhac es-Sünne e-Nebeviyye” adlı kitabında diyor ki; “Bu alemin içindekilerin kendisi ezeli olması imkansızdır ancak bu yaratılmışların aslı ezelidir..”
İmam El Celal ed-Devveni, “Şerhil Adydiyye” adlı kitabında diyor ki: “İbni Teymiyye, bazı kitaplarında Arş’ın ezeli olduğunu yazdığını gördüm.”
CEVAP:
Bu mesele onun en kötü meselelerinden birisidir. Kur’an’a, Hadislere, icmaya ve âlimlere karşı olan bir meseledir.
İmam Muhaddis Usuli Bedrettin Ez Zerkeşi “Teşiniful Mesâmi’” adlı kitabında şöyle diyor: “Bütün Müslümanların ittifakı ve görüş birliği ile “bu âlemin aslı ezelidir” diyenin kâfir olduğunu söylemiştir. Burada felsefecilerin görüşlerini şöyle nakletmektedir: “Bu âlemin hem kendisi hem de aslı ezelidir. Bazıları da demişler ki; “Bu âlemin içindekiler yaratılmıştır ama aslı ezelidir.” Bu görüşü naklettikten sonra Bedrettin Ez Zerkeşi şöyle demiştir: “Bütün Müslümanlar bu iki görüşü savunanların sapıklıkta ve delalette olduklarını söylemişlerdir ve onları tekfir etmişlerdir.” Bu sözün aynısını İmam Hafız İraki, Kadi İyad Yahsybi el-Maliki, Hafızı Zeyneddin Iraki ve Hafız İbni Hacer Askalani gibi âlimler söylemişlerdir. Kadi İyad “Eş-Şifâ” adlı kitabında diyor ki: “Bu âlemin ezeli olduğunu iddia edeni veya bundan şüphe edeni kesinlikle tekfir ederiz.
Büyük Hanefi âlimlerinden lügatçi olan Muhammed Murtada Ez-Zebidi “Şerh İhya Ulumiddin” adlı kitabında diyor ki; “Bu âlemin ezeli olduğunu iddia eden felsefecilerin görüşlerini, Müslümanlardan kimse onaylamamıştır.” Ve aynı kitapta İmam Subki’den naklederek diyor ki: “Subki, “Şerh Akidet İbni Hacib” adlı kitabında şöyle diyor; ‘Cevher ve arazlar hepsi yaratılmıştır. Hepsi sonradan olmuştur. O halde bu âlemin hepsi yaratılmıştır. Müslüman olan ve olmayan bütün insanlar bunda icma etmişlerdir. Kim bu konuda muhalif olursa kâfirdir.”
İbni Teymiyye bu iddiaları ile Kur’an’a, hadislere, âlimlerin icma’ına ve akla ters düşmüştür. Ku’ran-ı Kerim’e nasıl karşı gelmiş olur, “El-Hadid” suresinin 3. ayetinin meali: “O ilktir.” Yani O’ndan başka hiçbir şey ezeli değildir.” Her kim Allâh ile beraber ezeli olan varlıkların olduğunu iddia ederse Allâh’a ortak koşmuş olur. Hadis’e karşı geldiğini de İmam-ı Buhari’nin “Es Sahih” adlı kitabında naklettiği şu hadisten anlıyoruz: “Allâh vardı, O’ndan başka hiçbir şey yoktu.” Başka rivayette de “Allâh vardı ve O’nunla beraber hiçbir şey yoktu.” Bu hadislerden anlaşılıyor ki, bu iddialarıyla hadislere de karşıdır.
İkinci Mesele - Allâh’ın sıfatlarında sonradan yaratılmış sıfatlar olduğunu iddia etmesidir.
Bu sapık görüşü şu kitaplarda geçmektedir.
1- Muvafakat Sarihil Ma’kul Lisahihil Menkul
2- Minhac es-Sünne e-Nebeviyye
3- Fetaval Kübra
4- Altı Sürenin Tefsir Mecmuası
“Minhac es-Sünne e-Nebeviyye” adlı kitabında diyor ki: “Allâh’ın hareket eder ve Allâh’ın zatında yaratılmış ve araz olan sıfatlarının da olduğunu söylüyoruz. Bunun batıl olduğunu delil nedir? ”
CEVAP:
Bu sözün batıl olduğuna delil olarak İmam İsfarayini, “Et-Tebsiru Fiddin” adlı kitabında ona cevaben şöyle dediğini gösterebiliriz: “Bilmen gereken mesele şudur; Kesinlikle Allâh’ın sıfatlarında ve zatında yaratılmış sıfatların bulunması imkânsızdır. Çünkü sıfatlarında yaratılmış olan bir şey bulunmuş olsaydı kendisi de yaratılmış olurdu. Bundan dolayı İbrahim Peygamber hakkında “El Enâm” suresi 76. ayetinde bildirildiği gibi şöyle denmektedir. ‘Değişenleri, kaybolanları sevmem.’ Yani İbrahim Peygamber burada ay, yıldızlar ve güneşin bir halden bir hale geçtiği için bunlar ilah olamazlar diye kavmine bildirmiştir. Allâh’ın Zatında yaratılmış olan sıfatlar olsaydı kendi zatı da yaratılmış olacaktı. Bu da Allâh hakkında imkânsızdır.”
İmam Ebu Hanife “El-Fıkhıl Ebsat” adlı kitabında şöyle diyor: “Allâh’ın sıfatları yaratılmış değildir. Sonradan olma da değildir. Yaratılmışlarda olan değişikliğe uğrama gibi durumlardan münezzehtir. Kim Allâh’ın sıfatları hakkında sonradan olmuştur veya yaratılmıştır derse veya onda duraklarsa ( yani “yatılmıştır veya yaratılmamıştır demem”) gibi söyler veya şüpheye düşerse kafir olur.
İmam Seyfettin Emidi, “Gayetul Meram Fi İlmil Kelam” adlı kitabında şöyle demektedir: “Doğru ve hak olan görüş şudur; Şayet Allâh’ın sıfatlarında yaratılmış sıfatlar olmuş olsaydı ve kendi zatında yaratılmış olan sıfatlar bulunmuş olsaydı, bu Allâh hakkında noksanlık olurdu. Bu da Allâh hakkında imkânsızdır.”
Üçüncü Mesele – Allâh’ın “cisim olduğunu” iddia etmesi.
Bu sapık görüşü şu kitaplarda geçmektedir.
1-Şerh Hadis-i Nüzul
2-Fetaval Kübra
3-Beyan Telbis el-Cehmiyye
“Şerh Hadis-i Nüzul” adlı kitabında diyor ki : “Şeraite göre bir peygamberden, bir sahabeden, bir tabi’den veya bir seleften Allâh’ın cisim olup olmadığını bildiren bir nakil yoktur. Ancak ispatlamak veya inkâr etmek bu şeraitte bir bid’attir.”
“Fetave İbni Teymiyye” adlı kitabında da diyor ki: “Tecsim kelimesi, yani Allâh’ın cisim olduğunu ne inkâr etmek ne de ispatlamak niyetiyle hiçbir Selefin görüşünde geçmiş değildir. O zaman Ehli Selef cismi reddettiler veya ispatladılar denemez.”
“Beyan Telbis el-Cehmiyye” adlı kitabında şöyle diyor: “Kesinlikle Allâh’ın kitabında, Resulün Sünnetinde, Ehli Selefin sözlerinde, Allâh’ın cisim olmadığı konusunda kesinlikle bir nas yoktur ve Allâh’ın sıfatlarının cisim ve araz olmadığı konusunda da bir nas yoktur.”
CEVAP:
Allâh-u Teâlâ” Eş-Şurâ” süresinin 11. ayetinde şöyle buyurdu:
لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَىْءٌ
Manası: “Allâh, hiçbir şeye benzemez.”
Bağdat’taki Hanbelîlerin lideri olan, İmam Ebu Fadl Abdul Vahid el- Bağdadi et-Temimi, “İtikadi İmam Ahmed” adlı kitabında: “Allâh’ın cisim olduğunu iddia edeni Ahmed Bin Hanbel inkâr ve reddetmiştir.” Dedi İmam-ı Eşari “En Nevedir” adlı kitabında diyor ki : “Her kim Allâh’ın cisim olduğuna itikad ederse o, Allâh’ı tanımamış olur ve Allâh’a karşı kâfir olur.”
İmam İbni Muallim el-Kuraşi “Necmul Muhtedi “adlı kitabında İmam Şafii’nin “Her kim, Allâh’ın cisim olduğunu iddia ederse kâfir olur “ dediğini nakletmiştir.
Yorumlar